Albert Camus’ye göre, intihar düşüncesi aslında bir yanılgıdan ibarettir. Yanılgı, kaybedişten öte bir tür boyun eğiştir. Mantıksal bir sonuç olmaktan öte, uyanışın karşıtıdır: “İntiharın başkaldı- rıdan sonra geldiği sanılabilir. Ama yanlış olarak. Çünkü intihar başkaldırının mantıksal bir sonucu değildir. İçerdiği boyun eğiş do- layısıyla onun tam tersidir. İntihar, sıçrama gibi, en son noktasına götürülmüş kabullenmedir. Her şey tükenmiştir, insan temel tarihine geri döner. Geleceğini, biricik ve korkunç geleceğini fark eder ve ona doğru atılır. İntihar, uyumsuzu kendince çözer. Onu da aynı ölüme sürükler. (s.68) Ve Camus tespitini bağlar: “(...) Gönüllü olarak de- ğil, uzlaşmamış olarak ölmek söz konusudur. İntihar bir yanılmadır. Uyumsuz insanın tüm yapabileceği, her şeyi tüketmektir, kendi ken- dini de tüketmektir.” (s.69) İntihar düşüncesine meydan okumak, bilinci son noktasına kadar diri tutmak gerekir. Ancak ölümün, usa uygun tek gerçek olduğu noktasında birleşirler. Camus’ye göre; ölüm, gerçekliğiyle insanın özgürlük umudunu elinden almış, tut- saklığını mühürlemiştir. Hidâyet ise, bir tutsak ve bir yeryüzü sür- günü olduğunun bilinciyle yaşamını sürdürdüğü için varlığından utanır: Yaşamak yüktür, kurtulmak gerekir! İnsanın maskelerin arkasına gizlenmekten öte kaybolduğu iddiasıyla Hidâyet, kuşkuya yer vermeyecek şekilde Tanrı’ya ve öte dünyaya olan inancı yadsır. Belki de bu hiçlik düşüncesi, acılarının ezici kuvvetini arttırmıştır: Yalnız ölüm yalan söylemez! Ve Bizler ölümün çocuklarıyız. Bu iki metafor, onun “ömür kısaltıcıları”dır. |
Albert Camus’ye göre, intihar düşüncesi aslında bir yanılgıdan ibarettir. Yanılgı, kaybedişten öte bir tür boyun eğiştir. Mantıksal bir sonuç olmaktan öte, uyanışın karşıtıdır: “İntiharın başkaldı- rıdan sonra geldiği sanılabilir. Ama yanlış olarak. Çünkü intihar başkaldırının mantıksal bir sonucu değildir. İçerdiği boyun eğiş do- layısıyla onun tam tersidir. İntihar, sıçrama gibi, en son noktasına götürülmüş kabullenmedir. Her şey tükenmiştir, insan temel tarihine geri döner. Geleceğini, biricik ve korkunç geleceğini fark eder ve ona doğru atılır. İntihar, uyumsuzu kendince çözer. Onu da aynı ölüme sürükler. (s.68) Ve Camus tespitini bağlar: “(...) Gönüllü olarak de- ğil, uzlaşmamış olarak ölmek söz konusudur. İntihar bir yanılmadır. Uyumsuz insanın tüm yapabileceği, her şeyi tüketmektir, kendi ken- dini de tüketmektir.” (s.69) İntihar düşüncesine meydan okumak, bilinci son noktasına kadar diri tutmak gerekir. Ancak ölümün, usa uygun tek gerçek olduğu noktasında birleşirler. Camus’ye göre; ölüm, gerçekliğiyle insanın özgürlük umudunu elinden almış, tut- saklığını mühürlemiştir. Hidâyet ise, bir tutsak ve bir yeryüzü sür- günü olduğunun bilinciyle yaşamını sürdürdüğü için varlığından utanır: Yaşamak yüktür, kurtulmak gerekir! İnsanın maskelerin arkasına gizlenmekten öte kaybolduğu iddiasıyla Hidâyet, kuşkuya yer vermeyecek şekilde Tanrı’ya ve öte dünyaya olan inancı yadsır. Belki de bu hiçlik düşüncesi, acılarının ezici kuvvetini arttırmıştır: Yalnız ölüm yalan söylemez! Ve Bizler ölümün çocuklarıyız. Bu iki metafor, onun “ömür kısaltıcıları”dır. |